14 Haziran 2016, Salı
BOŞANMANIN ÖZEL NEDENLERİ
GİRİŞ
Boşanma, evlilik birliğinin sona ermesidir. Boşanma genel olarak kusur, irade, temelden sarsılma, elverişsizlik ve eylemli ayrılık ilkelerine dayanır.
Kusur ilkesi; boşanmanın ancak ve ancak eşlerden birinin kusurlu olması durumunda mümkün olmasıdır. İrade ilkesi evlilik birliğinin kurulmasında olduğu gibi sonlandırılmasında da eşlerin iradelerinin gerekliliğidir. Temelden sarsma ilkesi boşanma için evlilik birliğinin temelden sarsılmış olmasını elverişsizlik ilkesi, eşlerden birinin bedeni veya ruhi bozukluklarından dolayı evliliğin sürdürülemez hale gelmesini ifade eder. Son olarak eylemli ayrılık ilkesi ise eşlerde ortak hayatı sürdürme inancı ve isteğinin kalmamış olmasıdır.
Medeni kanunumuz boşanmanın gerekli nedenlere dayandığı takdirde hâkim hükmüyle son verilmesini öngörmüştür. Medeni kanunumuz boşanma nedenlerini özel ve genel olmak üzere ikiye ayırmıştır. Bu ayrımdaki ölçüt; boşanma nedeninin açık, somut ve kesin bir şekilde medeni kanunda belirtilip belirtilmemesidir.
Genel boşanma nedenleri kanunda ismen düzenlenmiş fakat tam olarak nelerin bu sınıfa girip girmediğinin takdirinin hâkime bırakıldığı nedenlerdir. Genel boşanma sebepleri yasada somut olarak belirtilmemiş, olayın koşulları, nedenleri, sonuçları gibi unsurların hakimce takdir edilmesi öngörülmüştür.
Özel boşanma sebepleri ise medeni kanunda açık ve kesin şekilde belirtilmiştir. Bu tanıma uyan sebeplerin bulunması boşanma için yeterlidir. Özel boşanma nedenleri: zina, hayata kast ve pek kötü onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, terk ve akıl hastalığıdır. Bu ödevde yukarıda belirtilen özel boşanma sebepleri kavramları, şartları, özellikler ve bu nedenlerle ilgili bulunan Yargıtay kararları ile birlikte incelenecektir.
BOŞANMANIN ÖZEL NEDENLERİ:
1-)ZİNA
Medeni Kanun
İkinci Bölüm
A.Boşanmanın Sebepleri
Madde 161
Eşlerden biri zina edersediğer eş boşanma davası açabilir.
Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
Affeden tarafın dava hakkı yoktur.
Zina, evlilik birliği içerisinde eşlerden birinin karşı cinsten bir kişiyle bilerek cinsel ilişkiye girmesidir. Zina eylemini eşlerden birinin sadakat yükümlülüğüne karşı gelmesi olarak da algılayabiliriz. Zina eylemi sonucu boşanma davası açma hakkı yeni medeni kanunumuzda hem kadına hem erkeğe tanınmıştır.1
1-)Zina davasının açılması için gereken şartlar:
A-Evlilik Birliğinin Varlığı
Zinanın ileri sürülmesi için, herşeyden önce, geçerli bir evliliğin olması gerekir. Yok evliliklerde zina söz konusu olamaz[1].Medeni kanunumuzun 125. maddesinde de belirtildiği gibi evlilik kurumunun en büyük yükümlülüklerinden biri de sadakat yükümlülüğüdür. Evlilik öncesi veya sonrası karşı cinsle girilen bu tür muamele zinaya girmez.
Zina;
Yok evliliklerde, kurucu unsurlarda eksiklik bulunduğu için bu tür evliliklerde zina kavramı uygulama alanı bulamaz.[2]
Butlanda, Bir evlilik mutlak veya nisbi butlanla sakatlanmış olsa bile iptal kararının kesinleşmesine kadar geçerli bir evliliğin tüm sonuçlarını doğurduğu için eşlerin sadakat yükümlülüğüne uyma zorunlulukları vardır. Hem evliliğin iptali hem de zina nedeniyle boşanma davasının birlikte açılmasına, hatta bu iddia ve taleplerin kademeli olarak ileri sürülmesine yasal bir engel yoktur.[3]Yani doktrinde iptal kararına kadar zina nedeniyle boşanma davası açılabileceği kabul görmektedir.
Evlilik öncesi veya sonrası karşı cinsle girilen bu tür muamele zinaya girmez.
B-Başkasıyla Cinsel İlişkide Bulunma
Zinanın söz konusu olabilmesi için cinsel ilişkinin karşı cinsle yapılmış olması gerekir. Ayni cinsten kişilerle ilişkiye girmek zina sayılmaz. Hayvanlarla yapılan temaslar da zina olarak nitelendirilemez[4]Cinsel ilişkinin zina sayılması için bir kere gerçekleşmiş olması yeterlidir.[5]
C-Kusurlu Olma
Eşlerin zina yapmasının kusur sayılabilmesi için zina eden eşin kusurlu olması gerekir.”Karı veya koca yaptığı işin cinsel ilişki olduğunu ve bu ilişkinin eşinden başkasıyla yapıldığının anlayabildiği ve bunu istediği takdirde kusurludur. O halde cebren veya bayıltarak, yahutta uyuşturucu madde vererek ırzına tecavüz edilmiş olan eş kusurlu sayılamayacağı için bu eşe zina nedeniyle boşanma davası da açılamaz.[6]. Kadının, kocasının izni olmadan yapay dölleme yaptırmasının da zina sayılamayacağı kabul edilmektedir[7] Zaruret halinde (başkasını veya kendisini çok ağır ve yakın tehlikeden kurtarmak için )yapılan cinsel ilişkinin de zina sayılamayacağı öğretide kabul edilmektedir.[8]
D-Dava Hakkı Olan Eşin Zina Yapan Eşi Affetmemiş Bulunması
Zina yapan eş aleyhine boşanma davası açılabilmesi için, bu eşin dava hakkı olan eş tarafından affedilmemiş olması gerekir. Af halinde, artık zinaya dayanan boşanma davası açılamaz.( MK.129III)
Af açık ya da örtülü biçimde olabilir. Diğer eşin zina yapan eşe kendisini her şeye rağmen affettiğini bundan sonra yuvasına bağlı kalması gerektiğini belirtmesi açık afa örnektir.
Af kişiye sıkı biçimde bağlı bir hakkın kullanılması niteliğindedir. Bizzat dava hakkı olan eşin affetmesi gerekir, zina yapan eşin temsilci aracılığıyla affetmesi olanağı yoktur. Bu nedenle affedenin ayırtım gücüne sahip olması gerekir.[9]
E- Dava Açma Süresinin Geçirilmemiş Olması
Medeni Kanunumuza göre, zina nedeniyle boşanma davasının, boşanma nedeninin öğrenilmesinden itibaren altı ay ve en çok zinanın yapıldığı tarihten itibaren beş yıl içinde açılmış olması gerekir.(MK.129II)
Bu süreler hak düşürücü sürelerdir ve bu yüzden bu süreler geçmişse dava açılamaz. Fakat dava hakkı olan eş, bu süreyi kaçırmışsa, eşini affetmemiş olmak kaydıyla ve şartları varsa, şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davası açabilir.[10]
Her cinsel ilişki ayrı bir zina eylemi olduğundan, eşin sürekli zina ilişkisi içinde bulunması durumunda, beş yıllık sürenin en son cinsel ilişkiden başlaması gerekir.[11]
2-)Zina Nedeniyle Boşanma Davası ve Sonuçları
Zina davasının şartları gerçekleştiği taktirde zina eden kişinin eşi zina yapan eşe karşı boşanma davası açabilir.Zinaya dayanan boşanma davasında kanıt yükü davacınındır. Davacı eş, diğer eşin zina yapmış olduğunu kanıtlamalıdır. Fakat zinanın varlığını kanıtlamak oldukça zor, çoğu zaman da imkansızdır. Yargıç bu konuda , mektup, fotoğraf, doğan çocukla aradaki bağı gösteren doktor raporu, tutanak ve diğer belgeleri birlikte değerlendirmeli, takdir yetkisini geniş biçimde kullanmalı ve sonuca varmalıdır.[12]
YARGITAY KARAR ÖZETLERİ
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 24.10.1988 gün 8407 E. 9547K.
Özü: Kadının, boşandığı eşi ile cinsel yaşantısına devam etmesi, yeni kocaya, boşanma davası açma hakkı verir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 14.02.1986 gün 1250E. 1490K.
Özü: Hak düşürücü süre (MK. 129) hakim tarafından re’sen gözetilir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 21.02.1984 gün 1480E. 1635K.
Özü: Af halinde, zina sebebine dayanılarak, boşanmaya karar verilemez.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 06.11.1975 gün 6689E. 8465K.
Özü: Eşler karşılıklı olarak zina ediyorlarsa, eşit kusurlu sayılarak boşanmaya karar verilmelidir.
2- Hayata Kast ve Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış
Medeni Kanun
İkinci Bölüm
A.Boşanmanın Sebepleri
Madde 162
Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.
Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve herhâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
Affeden tarafın dava hakkı yoktur.
Cana kast ve kötü muamele aslında iki ayrı boşanma sebebidir fakat yeni medeni kanunumuz bu iki nedeni bir maddede düzenlemiştir.
A-)Hayata Kast
Hayata kast sözlük anlamı olarak insanı fiziki olarak anlamda yoketmeyi amaçlayan eylemleri ifade eden boşanma sebebidir.[13]Bu maddede söz konusu olan yaşama hakkına saldırı amaçlı eylemlerdir. Öldürme kastının planlanmış bir eylemle veya aniden ortaya çıkması da madde açısından bir fark yaratmaz.
Cana kast eşlerden birinin, diğer eşin yaşamına son vermek amacıyla yaptığı eylemlerdir. Örneğin eşini öldürmek üzere tabancayla ateş edilmesi, fakat eşe isabet ettirilememesi; eşin tabağına çok güçlü bir zehir konulması, fakat eşten önce bir kedinin ya da köpeğin tabaktaki yemeği yiyip bitirmesi ve anında ölmesi gibi durumlarda cana kast vardır. Yahut da henüz eyleme geçmemiş olmasına karşın, öldürme niyetini ortaya koyan davranışlar varsa, bu durumda da cana kastın varlığı kabul edilir. Örneğin eşini öldürme niyetiyle tabanca ya da zehir alma durumunda cana kastın, boşanma nedeni olarak varlığı kabul edilmelidir.[14]
Eşlerin birbirlerine yönelik öldürme tehditlerinin başka haraketlerle de desteklenmedikçe hayata kast sayılamayacağı öğretide genel olarak kabul gören bir görüştür.[15]
Eylemin boşanma nedeni olabilmesi için bizzat diğer eşe yöneltilmiş olması gerekir. Diğer eşin kendine değil de yakınlarına yöneltilmiş bulunan cana kast eylemi boşanma nedeni sayılamaz.[16]
Cana kast, kusura dayanan bir boşanma sebebi sayılmaktadır. Ancak temyiz kudreti bulunmayan eşin fiilleri cana kast sebebiyle boşanma davası açma hakkı vermez. Hayata kast mutlak boşanma nedenleri arasındadır bu yüzden ispatı halinde kusur aranmaz.
Cana kast halinde, canına kastedilen eş olayı öğrendiğinden itibaren altı ay ve cana kast eyleminin meydana gelmesinden itibaren beş yıl içinde boşanma davası açmalıdır. Bu süre hak düşürücü bir süredir, bu süre kaçırılırsa dava açılamaz.(MK.162II)
Canına kastedilen, eşini affetmişse, artık boşanma davası açamaz.(MK. 162III)
B-)Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış
Eski medeni kanunumuzdan farklı olarak yeni medeni kanunda hayata kast ve kötü muamelenin yanında eşe hakaret etmek, sövmek gibi fiiller de özel boşanma nedenleri içinde sayılmıştır.
Pek kötü onur kırıcı davranış, eşe yapılan eziyetler, onun bedensel ve ruhsal sağlığını tehlikeye düşürecek davranış, eşe yapılan eziyetler, onun bedensel ve ruhsal sağlığını tehlikeye düşürecek davranışlar, eşi hapsetmek, aç bırakmak, dövmek ve anormal cinsel ilişkiye zorlamak gibi ağır hareketlerdir.[17]
Pek fena muamele, eşe eziyet veren, acı çektiren, bedeni ve ruhsal sağlığını bozan davranışlardır. Onur, insanın kendisine karşı duyduğu özsaygı, haysiyet, izzetinefis; toplumda gösterilen saygı bu saygının dayandığı kişisel değer biçiminde tanımlanmaktadır.
Evlilikte eşlerin, birbirlerini kişilik değerlerine ve onurlarına saygı duymaları, birlikteliğin temelini oluşturur. Buna aykırı davranış, devlet tarafından hukuki bir yaptırımla karşılanmıştır. Ağır derecede onu kırıcı davranış nedeniyle açılan boşanma davalarında yargıtay kararlarının gerekçelerini şu başlıklar altında toplayabiliriz:
Eylemde davalı eşin kastı yani eşin tahkir niyeti özellikle göz önünde tutulacaktır.
Davacı eşin haksız hareketlerine davalı eşin kızgınlıkla göstermiş olduğu tepki, eleştiri veya şaka amacıyla söylenen sözler ya da isabetsiz benzetmeler onur kırıcı nitelikte olmayabilir.
Fiilin onur kırıcı nitelikte olup olmadığı hâkim tarafından takdir edilecektir.
Eleştiri, şaka, takılma gibi tolerans sınırlarını aşan birçok davranış objektif veya sübjektif açıdan onur zedeleyici bir görünüm arz etse de, bu durum 162nci madde açısından yeterli sebep sayılmaz. Yasa koyucu ‘ağır derecede’ onur kırıcı davranışı boşanma sebebi saydığına göre, eylemin bu ölçüde olup olmadığının özel bir dikkatle tartılması gerekir.
Boşanma davasında talebin dayandırıldığı maddi vakıaların aynı zamanda ceza davasına konu yapılması ve bunun delil olarak gösterilmesi halinde ceza davasının sonucunun beklenmesi gerekir.
Davalı eş tarafından davacı eşe onun şeref ve haysiyetine yönelik kasıtlı bir eylem bulunmalıdır.
Pek kötü davranış demek, eylemin kasıtlı olması, eşe yöneltilmiş olması, niteliği itibariyle eşin beden ve ruh yapısı üzerinde tahrip edici; ona acı ve eziyet veren boyut ve yoğunlukta bulunması demektir.
Yargıtayın bu kararlarını örneklendirmek konumuza somutluk kazandıracaktır. Bu karalardan bazıları:
“Aralarında boşanma davasının görülmesi sırasında, mahkeme salonunda karının kocasına (alçak, namussuz herif seni istemiyorum) sözlerini kullanması.”[18]
“Karının savcılığa başvurarak kocasına hırsızlık isnadında bulunması ve yapılan araştırma sonucu bu olayın doğru olmadığının anlaşılması.”[19]
“Eşini aynı evde metresi ile yaşamaya zorlama.”[20]
C-Dava hakkının düşmesi
Dava hakkının düşmesinin nedenleri:
1-)AF
Affeden tarafın dava hakkı yoktur.
Maddi hukuk açısndanmağdur eşin davalı eşinden kendisine yöneltilen hayata kast, pek kötü davranış veya ağır derecede onur kırıcı davranış niteliğindeki eylemlerine önceden rıza gösterdiği şeklindeki savunmaya itibar edilemez.
Usul hukuku açısından af iddiasının ispat yükü bunu ileri süren davalıdadır. Ancak af aynı zamanda bir itiraz niteliğinde olduğundan davalı tarafından açıkça ileri sürülmese de delillerden bu hususun anlaşılması halinde, hâkim tarafından re’sen nazara alınmalıdır.
2-)SÜRELERİN GEÇMESİ
Cana kast veya pek kötü veya onur kırıcı davranış nedeniyle açılan boşanma davası için hak düşürücü süreler davacı boşanma sebebini öğrendikten itibaren 6 ay , olayın yani nedenin gerçekleşme tarihinden itibaren en geç 5 yıldır
YARGITAY KARAR ÖZETLERİ
· Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 29.09.1988 gün, 19887363 E. 19888606 K.
Özü: Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış mutlak boşanma sebeplerindendir. Bu nedenledir ki ayrıca ortak hayatın bu nedenlerden dolayı diğer eş için çekilmez duruma gelmiş olup olmadığının hakim tarafından araştırılmasına gerek yoktur.
· Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 08.10.1985 gün, 19857042 E. 19857938 K.
Özü: Gıyapta söylenen incitici sözler, pek fena muamele olarak nitelendirilemez.
· Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 26.05.1986 gün, 19864702 E. 19865431 K.
Özü: Pek kötü veya onur kırıcı davranış eşlerin sosyal, kültürel ve eğitim durumları ile, yaşadıkları çevre, yöresel davranış biçimleri, örf ve adetler dikkate alınarak hakim tarafından takdir edilir.
3-)SUÇ İŞLEME VE HAYSİYETSİZ HAYAT SÜRME
İkinci Bölüm
A.Boşanmanın Sebepleri
Madde 163
Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir
A-SUÇ İŞLEME
Mutlak bir boşanma nedeni olan suç işlemenin konusu tam olarak ceza kanununda belirtilmemekle birlikte anayasanın76. maddesinde belirtilen suçlar küçük düşürücü suç olarak sayımıştır. Bunlar küçük düşürücü utanç verici suçlar boşanma sebebidir. Yüz kızartıcı suçlara örnek olarak zimmet, ihtiras, irtikâp, rüşvet, sahtecilik, dolandırıcılık, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflastır.
Bir eylemin yüz kızartıcı suç sayılıp sayılmayacağını o suça verilen cezanın ağırlığına göre değil, toplumun ahlaki değer yargılarına göre belirlemek gerekir. Bu belirleme işini, geniş takdir yetkisine dayanarak hakim yapar.[21]
Suçun evlenmeden önce işlenmesi ve davacı eşin bunu bilerek evlenmesi halinde, boşanma talebi haklı görülemez.[22] Koşullar varsa yanılma, aldatma ve korkutma nedenlerinden evliliğin iptali davası açılabilir. Boşanma davasını açabilmek için bu suçu işleyenin bu suçtan dolayı hüküm giymiş olması şartı aranmaz önemli olan suç işlemenin evlilik devam ederken yapılmış olmasıdır.
B-)HAYSİYETSİZ HAYAT SÜRME
Haysiyetsiz hayat sürme nısbi bir boşanma nedenidir. Böylece haysiyetsiz hayat sürme iddiasının kanıtlanmış olması boşanmanın kabulü için yeterli olmayacak, bunun davacı eş açısından evlilik birliğini çekilmez hale getirip getirmediği de, ayrıca araştırma konusu yapılacaktır
Toplumun anlayışına göre sürekli olarak namus, şeref, onur, haysiyet kavramlarıyla bağdaşmayacak şekilde yaşamaktır.[23]Burda önemli olan bir kerelik haysiyetsiz eylem davranışı yapmış olmak değil bu davranışı yaşayış şekline getirmektir. Haysiyetsizliğin boşanma sebebi olabilmesi için süreklilik taşıması gerekir. Bir kez yapılan davranış haysiyetsizlik sayılmaz.[24]
Kişi yaptığı iş, uğraştığı meslek ve sanat ya da özel yaşamı ile bu değerlere onur, haysiyet gibi kavramlara aykırı düşüyorsa, haysiyetsiz yaşam sürmekte olduğu kabul edilir. Randevu evi işletmek, genelev patronluğu yapmak, ayyaşlık, kumarbazlık, cinsel sapıklık, evli olduğu halde erkeklerle düşüp kalkmak bu gibi davranışlara örnektir.[25]
Haysiyetsiz hayat sürmenin ikinci unsuru ise kusurdur. Davacı eşinin haysiyetsiz hayat tarzını bilerek o kişiyle evlendiyse onda da kusur vardır. Çünkü eşin yaşam tarzını bilerek o kişiyle evlenen kişi bunu boşanma davasına konu ediyorsa dürüstlük kuralına aykırı davranmış olur.
· Medeni kanunumuz suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle açılacak davalarda hak düşürücü süre öngörmemiştir.
· Hak düşürücü sürenin bulunmamasını bu boşanma sebebinin nisbi olmasına bağlayabiliriz. Boşanma sebeplerinin nitelendirilmesinde hâkimin takdir yetkisine yer verildiği gibi çekilmezlik şartının da gerçekleştiği süreci zaman bakımından sınırlamak normun muhtevasına uygun düşmez[26]
YARGITAY KARAR ÖZETLERİ
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 05.10.1995 gün, 8579E. 9036K.
Özü: Toplumun değer yargılarına ters düşen ve devamlılık gösteren davranışlar haysiyetsiz hayat sürme olarak nitelendirilir ve boşanma sebebidir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 13.03.2003 gün, 2300 E. 3448K.
Özü: İster küçük düşürücü suç işlenmiş olsun, ister haysiyetsiz hayat sürülmüş olsun boşanmaya hükmolunması için bu durumların diğer eş için birlikte yaşamayı çekilmez hale getirmesi zorunlu olacak bu hususun kanıtlanması gerekecektir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 09.05.1985 gün, 4284E. 4520K.
Özü: Bilerek ve isteyerek bir kişiyi öldüren eşe karşı açılan boşanma davasında boşanmaya karar vermek gerekir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 16.10.1984 gün, 7991E. 7899 K.
Özü: Eşinin mahkumiyetini bilen tarafın uzun yıllar onunla ortak hayat sürdükten sonra, boşanma davası açması dürüstlük kuralına aykırılık teşkil eder.
3-)TERK
Medeni Kanun
İkinci Bölüm
A.Boşanmanın Sebepleri
Madde 164
Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.
Medeni kanunumuz madde 164’de terkin tanımını yapmıştır.Hukuki anlamda terk eşin, evlilik birliğinin kendiğsine yüklediği ödevleri yerine getirmemk kast ve amacıyla haklı bir sebep olmadan ve sürekli olarak ortak yaşamı kendi isteğiyle terk etmesi veya haklı bir neden olmadan ayrı yaşamasıdır.[27]
Terk nedeniyle boşanma davası açılabilmesinin şartları:
A-) Maddi Koşul-Ortak Yaşama Son Verilmesi
Evlenen kişiler ortak iradeleriyle bir aile konutu seçerler ve burada yaşarlar. Terkten söz edebilmek için eşlerden birinin bir sebep olmaksızın ortak yaşama son vermiş, aile konutundan ayrılmış ya da kaçmış ve ya haklı bir sebep olmaksızın konuta dönmemiş olması şarttır. Öyleyse eşler oratk konutta oturdukları sürece “ dargın olsalar konuşmasalar, cinsel ilişkide bulunmasalar bile; yatak odaları, yemek sofraları ayrı olsa bile ter yoktur.[28]
Ortak yaşamı bırakıp gitmek isteyerek olmalıdır. Bu nedenle eşlerden biri diğerini ortak yaşamı terk etmeye zorlar, örneğin evden kovar, korkutarak kaçırırsa, bu durumlarda bırakıp giden eş terk etmiş sayılmaz tam aksine onu bırakıp gitmeye zorlayan eş terk eylemini işlemiş sayılır[29].
Nikâhtan sonra, kocanın sağladığı eve hiç gelmeyen kadın da terk eylemini işlemiş sayılır[30]. Bağımsız bir ev sağlanmaması nedeniyle kadının eve gelmemesi halinde, terk eden kişi artık kocadır[31].
B-)Manevi Koşul –Evlilik Birliğinden Doğan Yükümlülüklerini Yerine Getirmemek maksadının bulunmaması
Manevi unsur, terkin kasdi ve hukuka aykırı olmasıdır.[32]Boşanma davasının açılması için eşin terkindeki amacın Sadece evi terk etmiş olmak yeterli değildir. Terk eyleminin evlilik birliğinin yüklediği yükümlülükleri yerine getirmemek amacıyla işlenmiş olması gerekir.
Evlilik birliği içerisinde terk sayılmayan durumlar:
Memuriyet nedeniyle eşin başka yere tayini
Eşin askerlik görevini ifası
Eşin hastanede uzun süre yatması
Eşin iş nedeniyle başka bir ile veya ülkeye gidip orada uzun süre kalması
Eşin ceza mahkûmiyeti
Eşlerin anlaşarak veya hakim kararıyla ayrı yaşamaları
C-)Ayrı Yaşamanın En Az Altı Ay Devam Etmiş Olması
Terkte ayrılık süresinin gösterimi:
Terk eylemi üzerinden dört ay geçmesi
Dördüncü ayın bitiminden sonra mahkeme kanalı ile iki ay içerisinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi halinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunulması hususlarını içeren ihtarın terk eden eşe tebliğ edilmesi
İhtarın terk eden eşe tebliği tarihinden itibaren iki ay geçtikten sonra boşanma davsı açılması
Terkten itibaren altı aylık sürenin kesintisiz olması gerekir.Bu süre içerisinde eşlerin bir müddet bir araya gelerek ortak yaşamı devam ettirip sonradan yeniden ayrılmış olmaları halinde ,sürenin kesintisizliğinden söz edilemez.[33]
Örnek vermek gerekirse:
Terk 8 Ocak 2002(Salı)tarihinde gerçekleşmiş ise 4aylık süre 8 Nisan(Pazartesi) 2002 tarihinde mesai saatinin bitiminde dolmuş olacaktır.
9 Nisan 2002 gününden itibaren davacı olmak isteyen eş Asliye Hukuk Mahkemesine başvurarak ihtar talebinde bulunabilir.
Eve dönmesi için ihtarın eşe 18 Nisan 2002 günü tebliğ edilmiş olduğunu varsayarsak 2 aylık çağrı süresi 18 Haziran 2002 günü mesai bitiminin sonunda dolmaktadır.
İhtar çeken eş 19 Haziran 2002 tarihinde boşanma davası açmaya hak kazanmıştır.[34]
Terke dayalı boşanma davası açıldığında hâkim, ihtarın süresinde yapılıp yapılmadığını, davasnın süresinde açılıp açılmadığını res’en incelemk zorundadır. Kanunda belirtilen süreler asgari sürelerdir, bu sürelerin geçmesinden itibaren boşanma davası açılabilir. Sürelerin geçmesi şartıyla eş istediği zaman boşanma davası açabilir.
D-)Terkeden Eşe İhtarda Bulunulmuş Olması
Terk nedeniyle boşanma davasının açılabilmesinin koşullarından biri ihtardır. İhtar; evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla eşini terk eden veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmeyen eşe, diğer eş tarafından mahkeme kanalıyla yapılan son bir çağrı ve uyarıdır. Amaç, boşanma davası açılmadan önce terk eden eşe son bir şans verilmesi, böylece evlilik birliğinin yeniden kurulup devam etmesi yönünde son bir olasılığın tüketilmesidir. İhtarın boşanma davasının biçimsel koşulunu yerine getirmiş olmak için değil, terk eden eşi samimi olarak ortak konuta çağırmak ve ortak yaşamı yani evlilik birliğini devam ettirmek amacı ve istenciyle yapılmalıdır.
İhtarın samimi olmadığına bazı örnekler: İhtar süresince eve dönen kadının eve alınmaması.[35]. İhtar döneminde davalının, kayınvalidesi ve kayınpederi tarafından dövülmesi[36] hakaret görmesi.[37].Davacı eşin, bir yandan eve dön ihtarı çekerken diğer yandan, tanıklara, eşinin eve dönmemesini söylemiş olması.[38]
İhtar yoluna Mahkemelerce ihtar isteğinin yerine getirilmesi zorunludur. İhtarı yapan hakim işin esasını incelemeye yetkili değildir. İhtar kararında eşin davet edildiği yerin açık adresinin gösterilmesi gerekir. Ayrıca ihtarda dürüstlük kuralına uyulmasıı gerekir yani ihtarı yapan eş boşanma davasına neden oluşturabilmek için değil gerçekten ve samimi olarak eşinin eve dönmesini istediği için ihtar gönderilmesini talep etmelidir.
İhtar istemi sözlü şekilde yapılamaz,bir dilekçe şeklinde mahkemeye sunulması gerekir.[39]
İhtarda görevli ve yetkili mahkeme:
· Görevli mahkeme, Asliye hukuk mahkemesidir.
· Yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.
YARGITAY KARAR ÖZETLERİ
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 17.01.1990 gün, 2-605 E. 4K.
Özü: Eşini eve davet eden eş, bağımsız bir konut hazırlamış olmalıdır.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 11.05.1992 gün, 5157 E. 5357 K.
Özü: Terk nedeniyle açılan davada Medeni Kanunda belirtilen diğer boşanma nedenlerine dayanarak boşanmaya karar verilemez.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 02.11.1995 gün, 10639 E. 11507 K.
Özü: Davet edilen evin manevi anlamda bağımsız olması gerekir. Davet edilen evde davet eden eşin ana ve babasının bulunması evin manevi bağımsızlığını etkiler.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 28.06.2002 gün, 7784 E. 8633 K.
Özü: Kural olarak olaylar hangi kanun yürürlükte iken meydana gelmişse, o kanun hükümlerine göre sonuçlandırılır
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 02.12.2003 gün 10837 E. 16217 K.Özü: Göndermiş olduğu ihtar üzerine müşterek haneye dönen eşini eve kabul etmeyen kişinin göndermiş olduğu ihtar, samimi bir iradenin ürünü olmadığından, bu ihtarnameye dayanılarak boşanmaya karar verilemez.
5-)AKIL HASTALIĞI
Medeni Kanun
İkinci Bölüm
A.Boşanmanın Sebepleri
Madde 165
Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.
Akıl hastalığı,nısbi bir boşanma nedenidir.165. maddenin medeni kanunumuzda yer almasının nedenlerinden bazıları şunlardır:
Akıl hastası eş bir süre sonra sağlıklı eş için evliliği imkânsız hale getirebilir. Şu durumda sağlıklı eşin evliliği devam ettirmesini bekleme hakkaniyete aykırı olur.Akıl hastası eşin çocukların büyümesine ve gelişmesine zarar verebilir.Sağlıklı eş akıl hastası eşle evliliğini sürdürmek istediği takdirde buna serbesttir.
Akıl Hastalığı Nedeniyle Boşanmanın Şartları:
Eşlerden birinde iyileşmesi imkânsız akıl hastalığının bulunması
Medeni kanunumuzun 145. maddesine göre “Eşlerden birinde evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığının bulunması” mutlak butlan sebebi olarak gösterilmiş. Bu maddeye dayanarak eş isterse evliliğin iptal davasını da açabilir.
Öğretide şizofreni, paranoya bu tür hastalıklara örnek olarak gösterilmektedir.[40] Oysa sara hastalığı bir akıl hastalığı sayılmamaktadır.[41] Medeni Kanunun herhangi bir hastalığı özel boşanma sebebi saymamış; hastalığın mutlaka “akıl hastalığı” olması şartını aramıştır.Ayrıca akıl hastalığının şifasının olaması da aranmıştır.Şifasız olmayan hastalık deyimiyle anlatmak istediğimiz tıp biliminin tedavi öngörmediği akıl hastalıklarıdır.
Ortak hayatın diğer eş için çekilmez hale gelmesi
Ayırt etme gücünden sürekli olarak yoksunluk, arasıra gelen buhranlar, diğer eşin hayat ve sağlığını tehlikeye sokabilecek veya onu sürekli bir korku altında bulunduracak saldırıların yapılması, yahutta akıl hastasının sürekli olarak bir yerde tedavisinin gerekliliği gibi durumlarda ,ortrak hayatın diğer eş için çekilmez olduğu kabul edilir.[42]
Akıl hastası eşin saldırgan, davacının ruhsal fiziksel yapısını cidden olumsuz yönden etkileyen davranışlar sergilemesi, tecavüz sayılabilecek eylemleri, cinnet nöbetleri, evlilik ilişkisinin kendisine yüklediği görevleri yerine getiremez hale gelmesi çekilmezlik şartını karşılayan örneklerdir.[43]
Çekilmezlik şartının ispat yükü davacıdadır. (mk. m.6) Akıl hastası davalı eşin tüm olumsuz davranışlarına veya durumuna sağlıklı eşin katlanması durumunda davanın kabulüne olanak yoktur. Burada normal bir insanın katlanma derecesi, bizzat davacı eşin, anılan olguyu karşılama biçimi göz önünde tutulacaktır. Dolayısıyla çekilmezlik şartının ispatı ölçüsünde hakimin takdiri söz konusudur. Ayrıca 165nci maddede dava hakkı akıl hastası eşe değil, sağlıklı eşe tanınmıştır.
3. Akıl hastalığının sağlık kurulu raporuyla belgelenmesi
Akıl hastalığı “çözümüm özel veya tekbik bir bilgiyi gerektiren “bir konudur(HUMK 275)Bu nedenle, davalının iddia olunan akıl hastalığına duçar olup olmadığı, tanık anlatımı taraf beyanları, kullanılan ilaçların türü gibi delillerle ispat edilemez.[44]Bu yüzden medeni kanunumuz akıl hastalığının ispatını resmi sağlık kurumlarına bırakmıştır.
Bu kuralda çıkan sonuçları şöyle sıralayabiliriz:
Resmi olmayan sağlık kurumu (örneğin özel hastane) veya kurulundan alınan rapor hükme dayanak yapılamaz.
Resmi bir görevi olsa bile tek uzman hekim tarafından verilen rapor boşanma davası bakımından geçersizdir.
Akıl hastalığına dayalı boşanma davasının açılmasında yasa koyucu herhangi bir süre sınırı koymamıştır. Bu kuralı nedenin nisnisbiliğine bağlayabiliriz.
YARGITAY KARAR ÖZETLERİ
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 12.11.1998 gün, 10572E. 12161K.
Özü: Evlilik birliği kurulduktan sonra, eşlerden birinin yakalanmış olduğu akıl hastalığının iyileşmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmiş ve bu akıl hastalığının aynı zamanda ortak hayatı diğer eş için çekilmez hale getirmiş olması gerekir. Çekilmezlik koşulu dava açılmadan önce gerçekleşmiş olmalıdır. Çekilmezlik koşulu her türlü delille ispat edilebilir. Neticede, ortak hayatın diğer eş için çekilmez hale gelip gelmediği husus hakim tarafında takdir edilecektir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 01.06.1974 gün, 3666E. 3480K.
Özü: Vesayet altında bulunmak mutlak bir boşanma sebebi değildir. Ayrıca Medeni Kanunun 133üncü maddesinin (Yeni Medeni Kanun 165inci madde) şartlarının gerçekleşmesi halinde boşanmaya karar verilebilir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 18.02.1994 gün, 872E. 1778K.
Özü: Akıl hastalığı özel bir boşanma sebebi olarak düzenlenmiş olmakla birlikte, bütün akıl hastalıkları değil, geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilen akıl hastalıkları boşanma sebebi sayılmıştır.
KAYNAKÇA
Ø AKINTÜRK, T. ,Türk Medeni Hukuku c.II: Aile Hukuku, İstanbul,2004.
Ø ŞAHİN, E., Aile Hukuku Davaları, Ankara, 2004.
Ø ÖZTAN, B., Aile Hukuku, Ankara, 2004.
Ø URAL, S.S.; KARAGÜLMEZ, A. , Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usulleri, Ankara, 2003.
Ø ZEVKLİLER, A. ; ACABEY M.B. ; GÖKYAYLA K.E., Medeni Hukuk, Ankara 2000.
Ø AKINTÜRK, T. Medeni Hukuk, İstanbul, 2004.
Ø TUTUMLU, M.A. , Evliliğin Butlanı Boşanma, Ayrılık Sebepleri ve Boşanmanın Hukuki Sonuçları, Ankara, 2001.
Ø RUHİ, A.C. , Türk Hukukunda Boşanma, Boşanmanın Sonuçları, Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfizi, Ankara, 2004.
Ø OĞUZMAN, K.; DURAL, M., Aile Hukuku, İstanbul, 1998.
Ø ÖZUĞUR, A.İ., Boşanma ve Ayrılık, Ankara,2000.
Ø ÖZKAN, H., Aile Hukuku Davaları ve Tatbikatı, İstanbul, 2005.
Ø VELİDEDEOĞLU, H.V., Türk Medeni Hukuku Cilt II Aile Hukuku, İstanbul, 1960.
Ø TEKİNAY, S.S. , Türk Aile Hukuku, İstanbul, 1982.
[1] Yalçınkaya/Kaleli s.613 ;TUTUMLU s.116
[2] UMAR, Bilge: Hukuk başlangıcı, İzmir 1997 , s.31-32; OĞUZMANBARLAS, Medeni hukuk, 8. basım
[3] 2. HD.’nin 24.02.19992 tarihli ve 19012060 sayılı kararı
[4]TANDOĞAN,75;VELİDEDEOĞLU, Aile,194;TEKİNAY, Aile 199
[5] FEYZİOĞLU,261; TEKİNAY,Aile 200
[6] Yargıtay Kararı HGK.15.12.1972 2-26/746,İKİD sh920
[7] HENRICH, 107; BEITZKE, 126 ; BÜHLER, Art. 137. nr. 88; AKINTÜRK, 211; TANDOĞAN, 73
[8] BÜHLER,Art. 137 nr.91,TEKİNAY,Aile,200
[9] ZEVKLİLER,980
[10] 2. HD. 21.2.1984, E.1408, K.1635( YASA, 1984, s.4, sh. 536-537).
[11] HGK, 11.11.1967, E.2-1599, K.530; 2.HD. 26.12.1978, E.8954, K.9093(ABD,1979, s.2,sh.78) ; 2. HD. 14.9.1971, E.4847, K.5021 (TIK, 1972 C.1, sh.14)
[12] BÜHLER,Art.137, nr.21 ; FEYZİOĞLU ,262 ; TEKİNAY, Aile, 200-201; AKINTÜRK, 212; HGK 13.4.1977, E. 2-2882, K.372( YKD. 1978, S3, sh.323) ; 2.HD. 26.6.1951, E.4514, K.4818 (OLGAÇ,sh.188)
[13] SAVCI,Bahri;Yaşam Hakkı ve Boyutları ,Ankara 1980 s.36
[14] GMÜR, Art. 138, Nr. 2; EGGER, Art. 138, Nr. 3; KÖPRÜLÜKANETİ, 153.
[15] FEYZİOĞLU,s.270;VELİDEDEOĞLU s,199;ÖZTAN,Aile s,207
[16] BÜHLER, Art. 138 Nr. 3.
[17] VELİDEDEOĞLU sh199,TEKİNAY s 208,BİRSEN s 318
[18] 2.HD 29.6.1951,47/4891,Olgaç 1967,sh135m.130Nr.4d.
[19] 2.HD. 22,5,1933 770/1665 Olgaç 1967,sh.135 m.130 nr.4f
[20] HGK. 25,11,1964,1014/672,Olgaç 1967,sh176 m162 nr.1
[21] KÖPRÜLÜKANETTİ, s.155; FEYZİOĞLU, s.274 ; 2. HD. 21.01.1965, E.7,K.328(OLGAÇ s.136).
[22] 2. HD’nin E.7991 K.7899 sayılı ve 16.10.1984t.li kararı.
[23] AKINTÜRK, s:250
[24] ÖZTAN, s.230; FEYZİOĞLU, 275; TEKİNAY, Aile, s.214; KÖPRÜLÜKANETTİ s.156.
[25] HGK. 29.06.1966, E.124, K.206 (YAZICIOĞLUATASOY, s.202).
[26]TUTUMLU, M.A. , Evliliğin Butlanı Boşanma, Ayrılık Sebepleri ve Boşanmanın Hukuki Sonuçları, Ankara, 2001
[27] ÖZTAN,Bilge :Aile hukuku 3.basım Ankara 2000 s295-296
[28] SAYMEN Elbir s.249 VELİDEDEOĞL s.207 TANDOĞAN sh78
[29] AKINTÜRK s.220; TANDOĞAN s.78; VELİDEDEOĞLU Aile, s.207; FEYZİOĞLU s.281.
[30] ÖZTAN s.232; TEKİNAY Aile, s.215; 2.HD. 27.11.1987, E.8598, K.944.
[31] AKINTÜRK s.220; ÖZTAN s.232; TEKİNAY Aile, s.216; 2.HD. 29.00.1986, E.7431, K.7999; HGK. 02.03.1985, E.2-102, K.156.
[32] BÜHLER,Art 140 n.4 s 114,;KÖPRÜLÜ s553 ;FEYZİOĞLU s282
[33] TUTUMLU, M.A. , Evliliğin Butlanı Boşanma, Ayrılık Sebepleri ve Boşanmanın Hukuki Sonuçları, Ankara, 2001 s 205
[34] TUTUMLU, M.A. , Evliliğin Butlanı Boşanma, Ayrılık Sebepleri ve Boşanmanın Hukuki Sonuçları, Ankara, 2001 s 206-207
[35] 2.HD. 26.03.1998 gün, E.2235, K.3689.
[36] 2.HD. 16.09.1998 gün, E.6283, K.7786.
[37] 2.HD. 02.04.1998 gün, E.2533, K.4068.
[38] 2.HD. 27.01.1999 gün, E.12895, K.194.
[39] TUTUMLU, M.A. , Evliliğin Butlanı Boşanma, Ayrılık Sebepleri ve Boşanmanın Hukuki Sonuçları, Ankara, 2001 s 223
[40] AKINTÜRK, s.251.
[41] 2.HD.6,10,1950,4846/4466,Olgaç 1967s 143 m.133,nr 2
[42] VELİDEDEOĞLU sh213
[43] VELİDEDEOĞLU s.213; ÖZTAN, Aile, s.303; AKINTÜRK s.251.
[44] TUTUMLU, M.A. , Evliliğin Butlanı Boşanma, Ayrılık Sebepleri ve Boşanmanın Hukuki Sonuçları, Ankara, 2001 s 249 Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :
"Özel Boşanma Sebepleri" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Meltem İneli'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
YERİMİZ
İLETİŞİM
hafta içi 09:00 - 18:00
Cevizli Mah. Mustafa Kemal Cad. Enderun Sok.
No:15 K:3 D:7 Kartal / İstanbul
Telefon : 0216 457 14 61
Mobil : 0532 491 35 06
E-posta : dogan@guneyhukuk.com.tr
Tüm Hakları Saklıdır. Copyright © Av. Doğan Güney YILMAZ
Sitemap Tasarım : interbim.com
Hukuki Uyarı : Bu sitede paylaşılan bilgiler yalnızca bilgilendirme amaçlı olup, Türkiye Cumhuriyeti Barolar Birliği'nin ilgili düzenlemeleri uyarınca reklam, teklif, hukuki öneri veya danışmanlık teşkil etmez. Sitede sunulan bilgiler hakkında Güney Hukuk ve Danışmanlık Bürosu ve Av.Doğan Güney Yılmaz sorumluluk kabul etmez. Bu sitede paylaşılan bilgiler, büronun logosu ve sair veriler Güney Hukuk ve Danışmanlık Bürosu adına Av.Doğan Güney Yılmaz'a ait olup, büronun yazılı izni olmaksızın kullananlar hakkında yasal işlem yapılır.