14 Haziran 2016, Salı
HEKİMİN MÜDAHALE YÜKÜMLÜLÜĞÜ İLE HASTANIN TEDAVİYİ RED HAKKININ ÇATIŞMASI :
Türk Ceza Kanunu’nun 86.maddesi hükmüne göre; ‘Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır’.
Tıbbi müdahale eylemi incelendiğinde,kasten yaralama suçunun tipiklik, maddi ve manevi unsurlarının oluştuğu görülür.
Peki tıbbi müdahalenin cezalandırılmamasının nedeni nedir?
Bu durumda suçun son unsuru olan ‘hukuka aykırılık’ incelenmelidir.
Tıbbi müdahaleyi hukuka uygun hale getiren nedenler var mıdır,varsa nelerdir?
Tıbbı müdahaleyi hukuka uygun hale getiren nedenin eskiden mesleğin icrası olduğu kabul ediliyordu. Yeni eğilimlere göre tıbbi müdahaleyi hukuka uygun hale getiren nedenleri şöyle sıralayabiliriz;
1)Müdahaleyi yapan kişinin sağlık personeli olması,
2)Endikasyon(Gerekililik),
3)Aydınlatılmış hastanın rızası,
4)Tıbbi müdahalenin tıp biliminin gereklerine göre özenle yapılmasıdır.
Bu unsurlardan herhangi birinin bulunmaması TCK.md.86 gereğince kasten yaralama suçunu oluşturur.
Bu şartlar içinde ‘rıza’ ayrı bir önem arzeder.
Tıp hukukunda rıza;,hekimin hastayı tıbbı müdahalenin gereklilikleri,hastalığın teşhisi,tedavisi,sonuçları ve süreci hakkında aydınlattıktan sonra hastanın,müdahaleye izin vermesidir.
Rıza konusundaki yasal düzenlemelere bakacak olursak;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 17.maddesine göre; ‘Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir’.
‘Tıbbî zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbî deneylere tâbi tutulamaz.’
Hasta Hakları Yönetmeliğinin 24.maddesi: ‘Tıbbi müdahalelerde hastanın rızası gerekir’.
1219 Sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatların Tarzı İcrasına Dair Kanun’un 70.maddesi ‘Tabibler,diş tabipleri ve dişçiler yapacakları her nevi ameliye için hastanın,hasta küçük veya tahtı hacirde ise veli veya vasisinin evvelmirde muvafakatini alırlar’.
Bu hükümlerden de anlaşılacağı üzere,kişinin kendi hayatı üzerindeki tasarruf yetkisi ne olursa olsun sınırsızdır. Bu tedaviyi red hakkını da kapsar.
Lizbon Bildirgesinin 3.maddesi uyarınca hastanın yeterli ölçüde bilgilendirildikten sonra önerilen tedaviyi kabul ya da red hakkının olduğunu belirtir.
Kamu sağlığının korunmasına ilişkin hükümler ve ceza hukukunca öngörülmüş düzenlemeler saklı kalmak kaydıyla hekim,hastaya –rıza göstermediği sürece-müdahale edemez.
Türk Medeni Kanununun 24.maddesine göre :
‘Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır’.
Peki hekimin hastayı tedavi yükümlülüğü ile hastanın,hayatı üzerindeki tasarruf yetkisi çatıştığı zaman sorun nasıl çözümlenecektir?
Bu hükümler karşısında hastanın rızasının hekimin tedavi yükümlülüğüne üstün geldiğini söylemek durumundayız. Hekim hasta rıza göstermezse ,kişi ölmek üzere bile olsa(örneğin intihara teşebbüs etmiş kişinin hayatını kurtarmak amacıyla) ona müdahale edemez,bundan dolayı da cezalandırılmaz.Tam aksine, eğer müdahale ederse,cezai,hukuki ve idari sorumluluğu söz konusu olabilir.Hekimin müdahaleyi , hastanın hayatını kurtarma ya da sağlığına en iyi şekilde devam etmesi gibi bir iyiniyetle yapmış olması ise bir şeyi değiştirmez çünkü bu durumda saikten bahsedilir,oysa kastın varlığı söz konusu olduğu için kasten yaralama suçu oluşmuştur, bu nedenle saikin bir önemi yoktur.Saik sadece cezada indirim nedeni olabilir.
Burada akla gelebilecek soru şudur:
Hastanın bilinci kapalı,rıza gösterecek durumda değil,yakınlarına da ulaşılamıyor ancak acil müdahale gerekli (örneğin trafik kazası nedeniyle ağır yaralı olarak hastanenin acil servisine getirilen hastanın durumu).Bu durumda hekim müdahale etmeli midir?
Böyle durumlarda varsayılan rızadan söz edilir.Varsayılan rıza durumunda hekim,hastanın müdahaleye rıza gösterdiğini kabul ederek gerekli müdahaleyi yapar.Çünkü olağan hayat tecrübelerine göre hekimden beklenen, hasta durumunda olan kişileri sağlığına kavuşturmak ve en iyi şekilde devam etmelerini sağlamaktır .
Varsayılan rıza ile ilgili yasal düzenlemeye bakacak olursak:
Amsterdam Bildirgesinin 3.3.maddesine göre ’Hastanın iradesini beyan etmesinin mümkün olmadığı ve acilen tıbbi girişim yapılması gereken hallerde,daha önceden bu girişimi reddettiğini gösteren bir açıklama yoksa hastanın onayı varsayılarak girişim yapılır’.
Yani varsayılan rıza da tıpkı rıza gibi tıbbı müdahaleyi hukuka uygun hale getirir.
Bu konuda sıklıkla sorulan diğer bir soru da şudur:
‘Madem kişinin kendi hayatı üzerinde tasarruf yetkisi sınırsız, kişinin, ötenazi yapılmasına rıza gösterip hayatına son vermek istemesi durumu neden yasal değil?
Ötanazi,o an ki tıbbın verilerine göre iyileşme imkanı olmayan,ağır acılar içinde olup ölümü kesin olan bir hastanın talebi üzerine yaşamına son verilmesidir.
Kişinin kendi hayatı üzerinde tasarruf yetkisi mutlak olmakla beraber, bu yetkisini başkası aracılığıyla kullanması yasaktır,yani bu yetkiyi kullanmak için üçüncü kişilere verilen rıza geçersizdir.Ötanazide kişi öldürülmesini hekimden talep etmektedir,üçüncü kişi konumunda olan hekimin ise böyle bir hakkı ya da yetkisi yoktur.Böyle bir talebi kabul eden hekim sorumluluktan kurtulamaz.
Sonuç olarak; kişinin tedaviyi reddetmesi hak,hekimin buna uyması ise yükümlülüktür.
Gözde Tetikçok
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :
"Hastanın Tedaviyi Red Hakkı İle Hekimin Müdahale Yükümlülüğünün Çatışması" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Gözde Tetikçok'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
YERİMİZ
İLETİŞİM
hafta içi 09:00 - 18:00
Cevizli Mah. Mustafa Kemal Cad. Enderun Sok.
No:15 K:3 D:7 Kartal / İstanbul
Telefon : 0216 457 14 61
Mobil : 0532 491 35 06
E-posta : dogan@guneyhukuk.com.tr
Tüm Hakları Saklıdır. Copyright © Av. Doğan Güney YILMAZ
Sitemap Tasarım : interbim.com
Hukuki Uyarı : Bu sitede paylaşılan bilgiler yalnızca bilgilendirme amaçlı olup, Türkiye Cumhuriyeti Barolar Birliği'nin ilgili düzenlemeleri uyarınca reklam, teklif, hukuki öneri veya danışmanlık teşkil etmez. Sitede sunulan bilgiler hakkında Güney Hukuk ve Danışmanlık Bürosu ve Av.Doğan Güney Yılmaz sorumluluk kabul etmez. Bu sitede paylaşılan bilgiler, büronun logosu ve sair veriler Güney Hukuk ve Danışmanlık Bürosu adına Av.Doğan Güney Yılmaz'a ait olup, büronun yazılı izni olmaksızın kullananlar hakkında yasal işlem yapılır.