14 Haziran 2016, Salı
İbra, kelimesi kökeni olarak Arapça kökenli olup; Türkçe “temize çıkarmak, borçtan kurtarmak, sağlamlaştırmak” demektir.
İbraname ise genel anlamıyla bir borcun tümünü ya da bir kısmını ifa edilmeden ortadan kaldıran bir sözleşme olup; borcun ortadan kalkmasına yol açmaktadır. İbranameye borçtan kurtarma sözleşmesi de denilmektedir. Hukuki niteliği itibariyle ibraname, alacaklı ile borçlunun aralarında anlaşması sonucu bir tasarruf işlemi olarak alacaklının borçluyu, borcu yönünden aklaması diğer bir ifade ile alacağının kalmadığını iradi olarak açıklamasıdır. İbra, ödeme yönünden alacaklı ile borçlunun bir anlaşması değildir. Zira alacaklı, kendi alacağını, edayı elde etmeksizin, yani diğer bir ifade ile ödemeyi almaksızın da borçluyu borçtan ibra etmek suretiyle borcunu ortadan kaldırabilir. Dolayısıyla İbra, alacaklının ivazlı veya ivazsız olarak alacağının tamamından veya bir kısmından borçlu lehine feragat etmesi, daha doğrusu itfa edilmiş gibi kabul eylemesidir. Bu yönüyle ibra İbra alacaklı yönünden alacağın ve borçlu yönünden borcun doğrudan doğruya ve kesin olarak ortadan kalkmasını sağlar. Kısmi ibrada borcun ibra edilen kısmı tam ibrada ise borcun tamamı sona ermiş olur.
İŞ HUKUKUNDA İBRANAME
İbraname, daha öncekilerde olduğu gibi, sadece önceki İş Kanunumuzda değil 818 sayılı Borçlar Kanununda da düzenlenmemiş olmasına rağmen uygulamada sıkça karşılaşılan bir işlem olduğu için, konu doktrin ve yargı kararlarıyla belirlenen çerçevede uygulanmıştır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun ibraya ilişkin hükmü yürürlüğe girmeden önce, ibranamenin geçerliliği hukuki ihtilaflara yol açmış ve birçok yargı kararına konu olmuştur. 6098 sayılı Kanun düzenlemesinden önceki dönemde, ibra sözleşmesinin geçerlilik koşulları arasında ibranamenin fesihten sonra düzenlenmesi, davacının imzasını taşıması, diğer alacakların yanı sıra kıdem ve ihbar tazminatlarının tam olarak ödendiği başkaca alacağın kalmadığı belirtilmesi ve miktar içeren ibranamelerin makbuz niteliğini taşıdığı hususlarına işaret edilmekteydi. Gerçekten, bu dönemde ibraname, iş hukukunda işçinin ücret alacağı veya diğer işçilik alacaklarının ödendiği hususunu ispata yarayan araçlardan biri olan ve yazılı şekle bürünmüş bir metin olarak karşımıza çıkmaktaydı. İbra borç ilişkisini değil, sadece münferit borcu sona erdirmektedir. İbra ile borç kendiliğinden sona ermez. Tarafların borcun sona ermesini sağlayacak bir başka işlem de yapmaları gerekir. Bu hukuki işlem, sona erecek borcun taraflarının borcun sona ermesi hususunda yaptıkları bir sözleşmedir. Hemen belirtelim ki 6098 sayılı kanundan önceki dönemde iş akdinin sona ermesinden önce düzenlenen ibranameler gerek iş hukuku öğretisinde gerekse Yargıtay’a göre geçersiz sayılıyordu. Bir başka deyişle, işçinin işe girerken ya da işin devamı sırasında ibraname imzalanmasının hukuki bakımdan değeri bulunmamaktaydı. İbranamenin doğurabileceği bir sakınca olarak belirtelim ki, işçilerden baskı yoluyla işe başlarken ya da iş ilişkisi devam etmekteyken ibraname alınması durumu ile karşılaşılabilmekteydi. Hal ve durum böyle iken, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu 1 Temmuz 2012 yılında yürürlüğe girmiş ve İbra, Kanunda yasal bir duruma kavuşmuştur.
İbra, 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girmiş olan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunumuzun 420. maddesinde açıkça ve ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Bu hükmün İş Hukuku alanında da uygulanacağı tabiidir. Çalışmamızda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 420. Maddesi ve Yargıtay emsal kararları ışığında ibraname sözleşmesini ve bu sözleşmenin hukukumuzdaki ve uygulamadaki durumunu ele alacağız.
6098 Sayılı Borçlar Kanununun Düzenlemesi
A-Genel Olarak
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiş olan 6098 sayılı Borçlar Kanununun 420. maddesinde ibra düzenlenmiştir. Bahsi geçen düzenleme iş kanunlarına göre genel nitelik taşıyan Borçlar Kanununda yer aldığı için 4857 sayılı İş Kanunu, 854 sayılı Deniz İş Kanunu, 5953 sayılı Basın İş Kanunu ile Borçlar Kanununun iş sözleşmesine ilişkin hükümleri çerçevesinde çalışan kişilerin tamamını kapsamaktadır. Böylece işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmelerine bahsi geçen düzenlemede yer alan emredici hükümler uygulanacaktır. Bahsi geçen Türk Borçlar Kanununun “V. Ceza Koşulu ve İbra” başlıklı 420. Maddesine göre:
“Hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir.
İşçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür.
Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması zorunludur.
İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri, destekten yoksun kalanlar ile işçinin diğer yakınlarının isteyebilecekleri dâhil, hizmet sözleşmesinden doğan bütün tazminat alacaklarına da uygulanır. Hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir.”
İbranamenin Geçerlilik Koşulları
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 420/II. maddesi uyarınca işçilik alacaklarına ilişkin ibra sözleşmesinin geçerliliğine ilişkin toplamda beş şart öngörülerek, bu şartların birarada gerçekleşmemesi halinde ibranamenin geçersiz sayılacağı düzenlenmiştir. Belirtmek gerekir ki, ibraname ancak iş sözleşmesinin sona ermesinden 1 ay sonra ve mutlaka yazılı olarak yapılmalıdır. Aynı zamanda ibra konusu alacağın türü ve miktarı açıkça belirtilmeli ve ödemenin eksiksiz şekilde banka aracılığıyla yapılması gerektiği düzenlenmektedir. Buna göre ;
Buna göre 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 420 göre bir ibranamede şu şartlar mutlak bulunmalı diğer bir ifade ile maddeye göre “ibraname” de şu hususlar bulunmak zorundadır.
1- İşçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması,
2- İbra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması,
3- İbra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi,
4- Ödemenin hak tutarına nazaran noksansız olması,
5- Ödemenin banka aracılığıyla yapılması şarttır.
Türk Borçlar Kanunu’nun 420.maddesindeki düzenlenen ve yukarıda belirtilen yasal hüküm doğrultusunda 01.07.2012 tarihinden itibaren iş ilişkisinden doğan işçi alacaklarına yönelik ibra sözleşmelerinin geçerli olması için gerekli şartlar “geçerlilik şartları” olarak belirtilmiştir. Şimdi maddelerin incelemesine geçersek;
1) İbra Sözleşmesinin Yazılı Olması
İbranamenin şekline ilişkin 6098 sayılı kanun açıkça ibranamenin geçerlilik koşulu olarak yazılı şekil şartını öngörmüştür. Kanunda ayrıca bir düzenleme bulunmamasından ötürü ibra sözleşmesinin geçerliliği bakımından adi yazılı şekil yeterlidir. Belirtelim ki, bahsi geçen yazılı şekil için noterde düzenleme yapmak gerekli değildir. ibra sözleşmelerinin yazılı şekilde yapılması bir geçerlilik koşulu olduğundan yazılı şekilde yapılmayan ibra sözleşmeleri kesin olarak geçersiz sayılacaktır. Yazılı şekil geçerlilik koşulu olduğundan borç gerçekten ödenmiş olsa bile sözlü ve taraf imzalarını içermeyen anlaşmanın ibra sözleşmesi olduğu kabul edilmeyecektir.
2) İbra Tarihi İtibarıyla Sözleşmenin Sona Ermesinden Başlayarak En Az Bir Aylık Sürenin Geçmiş Bulunması
6098 sayılı Kanun ile ibra sözleşmesinin iş sözleşmesinin sona ermesinden başlayarak en az bir ay sonra düzenlenebileceği öngörülmektedir. Kuşkusuz feshi izleyen bir aylık süre içinde ibraname düzenlenememesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılması zorunluluğu 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için geçerlidir. Tarafların fesih bildirimini takiben ve aynı tarihte düzenledikleri ibraname içeriğinin, hiç bir şekilde sözleşmeyi sona erdiren bir anlaşma olarak nitelendirilmesi ve hukuki sonuçlarının kabul edilmesi mümkün olmayacaktır. Öte yandan Yargıtay’a göre: “ ..Geçerli ve haklı neden iddialarına dayanan fesihlerde dahi ibraname düzenlenmesi için feshi izleyen bir aylık sürenin beklenmesi gerekir. Bir aylık bekleme süresi kısmi ibra açısından işçinin bir kısım işçilik alacaklarının ödenmesinin bir ay süreyle gecikmesi anlamına gelse de temelde işçi yararına bir durumdur. Hemen belirtelim ki bir aylık bekleme süresi ibra sözleşmelerinin düzenlenme zamanı ile ilgili olup ifayı ilgilendiren bir durum değildir. Başka bir anlatımla işçinin fesih ile muaccel hale gelen kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve izin ücreti gibi haklarının ödeme tarihi bir ay süreyle ertelenmiş değildir.” Tekrar vurgulayalım ki, ibranamenin düzenleme tarihi bakımından iş sözleşmesinin devam ettiği sürede ibraname düzenlenemeyecektir. Hal böyle olunca yalnızca fesih tarihi ile aynı tarihi izleyen bir aylık süre için ibraname düzenleme yasağı getirilmiştir. İhbar, kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, sözleşmenin kalan süresine ait ücret alacakları, cezai şart gibi feshe bağlı haklar yönünden çalışırken ibraname düzenlenmesi kuşkusuz geçersizdir. Fakat ücret, ikramiye, prim, fazla çalışma hafta tatili, bayram ve genel tatil ücreti gibi feshe bağlı olmayan haklar bakımından herhangi bir düzenlemeye rastlanmamaktadır. Dolayısıyla ile bu konu yargı kararları ile çözümlenecektir.
3) İbra Konusu Alacağın Türünün ve Miktarının Açıkça Belirtilmesi
Alacağın miktar ve türü belirtilmemişse söz konusu 420. madde uyarınca ibraname geçersiz olacaktır. Bu durumda 01.07.2012 tarihinden itibaren düzenlenen ve miktar içermeyen ibranameler geçersiz sayılacaktır. Vurgulayalım ki, ilgili düzenlemede miktar içeren ibraname makbuz hükmünde kabul edilmiş, ibranamenin iptali için ise bir süre öngörülmemiştir. Belirtelim ki, söz konusu düzenleme yürürlüğe girmeden önce Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin özellikle 2006-2007 yıllarında verdiği kararlarda miktar içermeyen ibranamelere de geçerlilik tanınmış ve ibranın borcu sona erdiren etkisi daha fazla öne çıkartılmıştır. Dolayısıyla zaman içinde dar yorumu tabi tutulma ilkesi işçi aleyhine gelişme göstermiştir. Hatta Hukuk Genel Kurulu kararında bu konu şöyle çözümlenmişti: “…Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede, irade fesadı haller ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır.” Ancak öteden beri yargı kararları uyarınca da miktarın belirtildiği ibranameler makbuz hükmünde kabul edilmiştir.
4) Ödemenin Noksansız ve Banka Aracılığıyla Yapılması
6098 sayılı Kanunun 420. maddesi uyarınca işçi alacakları ile ilgili ödeme tam olarak ve bankaya yatırıldıktan sonra taraflar ibra sözleşmesi yapabilecektir78. Ödemenin banka aracılığıyla yapılmasını öngören düzenlemenin amacı gerçek miktarın işçinin eline geçtiğinin ispat edilmesidir. Düzenlemeye göre, bankaya ödeme yapılmamışsa ibraname geçersizdir. Kısmi ödeme yapılmışsa makbuz değerindedir. Dolayısıyla ibra değeri bulunmamaktadır.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 06.10.2011 Tarih Esas : 2011/40319 Karar : 2011/35307 Kararında da vurgulandığı üzere ;
“İbra sözleşmesi çalışma ilişkilerinde “ibraname” adıyla yaygın bir uygulama alanı bulmaktadır.
İşçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır.
Bu unsurları tanımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür.
Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması zorunludur
.
Feshi izleyen bir aylık süre içinde ibraname düzenlenememesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılması zorunluluğu 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenecek ibra sözleşmeleri için geçerlidir.
İş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez.
İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir.
İşçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir.
Mahkemece başvurulan hesap bilirkişisinin raporu yukarıdaki yasal düzenlemeler ve ilkelere göre bir değerlendirmeye tabi tutularak hüküm kurulması gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir”
5)Alacak “iş ilişkisinden” doğmuş olmalıdır.
420.maddenin son fıkrasında belirtildiği üzere alacaklı ile borçlu arasında iş sözleşmesinden ya da iş kazasından doğan bir alacak bulunmalıdır. Buna göre;
İş sözleşmesinin devamı sırasında hak edilen ücret alacakları (fazla mesai, hafta tatili, genel tatil ücreti, ikramiye vb. gibi) Feshe bağlı alacaklar (kıdem-ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti), iş kazasından dolayı sigortalı veya destekten yoksun kalanların açtığı maddi-manevi tazminat alacakları, İş sözleşmesinden doğan diğer işçi alacakları (bunun içerisinde işe iade davası sonucunda doğan tazminat ödemeleri ) da ibra sözleşmesine konu edilebilecektir.
KONU İLE İLGİLİ EMSAL YARGITAY KARARLARI
“…Dairemizin kökleşmiş içtihatları çerçevesinde, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir… “(Yargıtay 9. HD. 15. 10. 2010 gün, 2008/41165 E, 2010/29240 K. ).
İşçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir.(Yargıtay 9. HD. 4. 11. 2010 gün 2008/40032 E, 2010/31666 K).
İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez.(Yargıtay 9. HD. 5. 11. 2010 gün, 2008/37441 E, 2010/31943 K).
Dosyaya ibranamenin aslı bulunmamaktadır. Davalı tanıkları işe girişte boş ibraname imzalatıldığı söyledikten sonra akdi feshedilenlerin muhasebeye gittikleri de söylemektedirler. Yazılı ve imzalı ibranamenin doğru olup olmadığı yukarıda belirtildiği şekilde kesin olarak belirlenmeden tanık ifadelerine göre yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulmasını hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.(Yargıtay 9.H.D. 28.4.2005 gün2004/24413 E, 2005/14789 K)
İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir (Yargıtay 9. HD. 4. 11. 2010 gün 2008/37372 E, 2010/31566 K).
İş hukukunun işçiyi koruyucu amacı göz önüne tutulduğunda , bu konuda dar yorum esasının benimsenmesi ve yine kural olarak bir işçinin işvereni karşılıksız olarak ibra etmesinin ihtimal dışı olması kabul tarzını destekleyici bir nitelik taşır.(Yargıtay HGK 27.04.1983 1980/3055 E 1983/427 K.)
İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtlarıyla çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir (Yargıtay 9. HD. 4.11.2010 gün 2008/37372 E, 2010/31566 K).
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2010/42101 E. 2013/3327 K. sayılı ve 29.01.2013 tarihli kararında ibranamenin geçerlilik şartlarını gösteren bu hüküm değerlendirilmiştir.
Yargıtay’ ın kararına göre özetle,
“Borçlar Kanununun 420. Madde şartlarını taşımayan ibranameler kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını içeren diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması gerekir. İş sözleşmesinin feshedilme tarihinden itibaren 1 ay geçmeden yapılan ibraname hükümsüzdür. Çünkü 4857 sayılı İş Kanununun 19. maddesinde, feshe itiraz bakımından bir aylık hak düşürücü süre öngörülmüş olmakla, feshi izleyen bir ay içinde işçinin işe iade davası açma hakkı bulunmaktadır. Bu noktada feshi izleyen bir aylık süre, işçinin eski işine dönüp dönmeyeceğinin tespiti bakımından önemlidir. O halde feshi izleyen bir aylık sürede işverenin olası baskılarını azaltmak, iş güvencesinin sağlanması için de gereklidir. Geçerli ve haklı neden iddialarına dayanan fesihlerde dahi ibraname düzenlenmesi için feshi izleyen bir aylık sürenin beklenmesi gerekir.. Ancak bu bir aylık bekleme süresi ibra sözleşmelerinin düzenlenme zamanı ile ilgili olup ifayı ilgilendiren bir durum değildir.
Başka bir anlatımla işçinin fesih ile muaccel hale gelen kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve izin ücreti gibi haklarının ödeme tarihi bir ay süreyle ertelenmiş değildir..”
KAYNAKÇA
Sarper SÜZEK-İŞ HUKUKU
Şahin Çil-İŞ HUKUKUNDA İBRA SÖZLEŞMESİ
Şahin ÇİL-İŞ HUKUKU YARGITAY İLKE KARARLARI
Arş. Gör. Ayça İZMİRLİOĞLU Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi.
YERİMİZ
İLETİŞİM
hafta içi 09:00 - 18:00
Cevizli Mah. Mustafa Kemal Cad. Enderun Sok.
No:15 K:3 D:7 Kartal / İstanbul
Telefon : 0216 457 14 61
Mobil : 0532 491 35 06
E-posta : dogan@guneyhukuk.com.tr
Tüm Hakları Saklıdır. Copyright © Av. Doğan Güney YILMAZ
Sitemap Tasarım : interbim.com
Hukuki Uyarı : Bu sitede paylaşılan bilgiler yalnızca bilgilendirme amaçlı olup, Türkiye Cumhuriyeti Barolar Birliği'nin ilgili düzenlemeleri uyarınca reklam, teklif, hukuki öneri veya danışmanlık teşkil etmez. Sitede sunulan bilgiler hakkında Güney Hukuk ve Danışmanlık Bürosu ve Av.Doğan Güney Yılmaz sorumluluk kabul etmez. Bu sitede paylaşılan bilgiler, büronun logosu ve sair veriler Güney Hukuk ve Danışmanlık Bürosu adına Av.Doğan Güney Yılmaz'a ait olup, büronun yazılı izni olmaksızın kullananlar hakkında yasal işlem yapılır.